27 Temmuz 2014 Pazar

Bayram Bekçisi

Bayramlar hep hüzünlüdür. Kaybettiğimiz yakınlarımızı hatırlarız, bi buruluruz. Ziyaretler ise başlı başına zordur, elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı bilemezsiniz. Hele uzun tatil varsa, nereye gitsek acaba derdi başlar. Bu yıl biz Assos'a karar kıldık. Fakat rezervasyon yaptığımız odanın tavanı alçakmış, son anda bir form imzalatmak istediler. Otelde hır çıkarmayalım diye. Biz de vazgeçtik. Bu yıl İstanbul'u bekliycez mecburen. Koltukta yuvarlanmak, kek börek yumulmak bizim işimiz. Bi dee cozurdayan bünyeyi arada havuzda serinleticez. Mutlu bayramlarr...


21 Temmuz 2014 Pazartesi

Patates Kafası

Aldığım onca kilodan sonra, kiloları verdim gitti de, forma gireyim kafası yavaş yavaş gelmeye başladı. Ben ve yorgun cüssem geçen hafta pilatese başladık. Salonda herkes konuya adapte. Hareketleri etrafa bakarak toparlarım derken, salonda az kişiyiz, hop hoca bana kitlendi. Nerden dinlenirim diye anatomik hesaplar yaparken yakalandım. Şimdilik kaçış yok, tam sayıları yakalamak zorundayım. İlk defa yaptığım için henüz oryante olamadım, gayretliyim. Taytımı,  puantiyeli kısa spor çoraplarımı pek keyifle giyiyorum. Tshirt işi ise pek olmadı, şimdilik bö'nün tshirtleri iş görüyor. Motiveyim, spor yapıyorum ya bırakana kadar pek havalıyım, yaşasın...

17 Temmuz 2014 Perşembe

Deniz Kenarı Düşleri

Biraz önce yine sahildeydim, kahve söyledim, boş boş denize baktım, kafamı masaya koydum, biraz da yandan denize baktım, kalktım yürüdüm, güneşten burnum kızardı yine, sonra uykum geldi, sahilde biraz kestirdim, baktım güneş batmak üzere, bağdaş kurup batışını izledim, bu sefer baya pespembe bir gökyüzü oldu. Hafif serinlik çöktü, karnım acıktı, kalamarın yanında bir duble de devirdim. Günlerim sıradan geçiyor. Aklım yerinde mi? Göreceli...

15 Temmuz 2014 Salı

Benim Hayatımı Yargılamadan Önce

Bazı cümleler vardır, okursunuz ve tekrar okursunuz. Beyninizde gittikçe büyüyen bir yankıyla, o an tüm kapasiteyi işgal eder. Ben de iki gündür bu durumdayım. Bazen hakkımda çalakalem bünyeme dokunan yorumlar oluyor, içimden çak bir tokat ferahlasın o kişi diyorum, yok en iyisi bir bardak su ile uzaklaştırmak gibi gelgitlerden sonra off değmez diyip susuyorum. Ama öyle bir an geliyorki ama ben ama ben dediğim de oluyor ki, gittikçe minilip miyavlıyormuşum gibi geliyor, bu da en kötüsü. Ben bu kadar insanoğlunun davranışlarına kafayı yorarken, davranış şekillerine yüzeysel yorumlar beni alıp bitiriyor. Zihinleri çamaşır suyuyla yıkasan nafile. E bi de neden bir kalıba sokarlar insanı?

Mevlana demiş ki; 
 
"Benim hayatımı yargılamadan önce, benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan,sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç, benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve aynı ...yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin..
Geçer dediklerimi geçirdim, biter dediklerimi bitirdim.
Nefret ettiklerimi sildim, Artık yeter dedim. Geride bıraktıklarım hesap sormaya kalkmasın o yüzden bana. Farkında olduğum için var oldunuz, Vazgeçtiğim için bugün yoksunuz.."
 
Oku oku doyamıyorum.

 

13 Temmuz 2014 Pazar

Renkler ve Enerjiler

Geçenlerde arkadaşım Aslı'nın yeni ofisine gittim. Kişisel Gelişim yolunda birçok ustadan eğitimler almış, spiritüel koçluk eğitimi ise bunlardan sadece biri. Uyguladığı seanslarla insan bedenini dengeleyip şifalandırıyor. Aslı bu işe gerçekten kanalize olmuş, bu yolda ben oldum demeyip, eğitimler almaya da devam ediyor.  Enerji temizliğini, ferahlığını yaşamak isteyen herkes zıplayarak gitmeli. Ben neden gittim diye kendime sorduğumda ise, sanırım arınma ve yükselme isteği baskın geldi diyebilirim.

Bu arada her şeyin ötesinde inanılmaz bir ofisi var. Denizin üzerinde adeta bir gemide oturuyor. Biraz sohbet ettikten sonra, seansımıza başladık. Seans esnasında hiç konuşmadık. Gözlerimi kapatır kapatmaz, hayallere dalmaya başladım. Çocukluğumda sürekli denize girdiğimiz sahile gittim ve orada sevdiğim insanları gördüm, merhabalaştık çoğunlukla vedalaştık ve sarıldık. Bir de bol bol mor renk gördüm. Ferahlamadım desem yalan olur. Seansın sonunda o da benimle ilgili yeşil renk hissetmiş. Kalp çakrasına işaret ediyor. İş eninde sonunda sevgi enerjisine geldi. Tıkanık sevgi sendromum burda da ortaya çıktı.

Kişisel gelişim eğitimlerini ve bu yolda yapılan araştırmaları çok heyecan verici buluyorum. Hele bol gaz veren kitaplar yok mu, okuyunca herşeyi yıkıp tekrar yapasım geliyor. Kendini tanımaya yönelik yapılan tüm yolculuklar keyifli. Aslı'ya bol başarılar, teşekkürler...

https://www.facebook.com/ruhandayasam
www.ruhanda.com

12 Temmuz 2014 Cumartesi

İletişimin XYZ'si

Ben seni dinliyorum, görünürde öyle ama aslında boş boş bakıyorum. Birini dinlemenin özünde anlamak istemek vardır. Gerçekten dinlemek aslında bir nevi şifre çözmektir. Neden aynı masada oturur insanlar. Cafelerde, sokaklarda, otobüste, orda burda. Hep bir konuşma, sohbet, kafa sallamalar. Eninde sonunda ertesi gün konuştuklarınızı hatırlıyor musunuz? Gerçekten dinlediniz mi, yoksa dinlemiş gibi mi yaptınız. Miş gibi yapmanın size ne yararı olabilir ki? Benim tavsiyem gerçekten dinleyeceğiniz insanlarla aynı masaya oturun, kulaklarınızı açın ki içiniz ferahlasın.

Gözün Gördüğü Aklın Kestiği


İnsan çevresindekilerle aynı düşünüp, aynı yöne bakabiliyorsa en azından sağlam bir zeminin üzerinde oturur. Siz ve çevreniz ayrı telden çalıyorsanız, işte sorun burada başlıyor. Uyum hayatın her alanında yol gösterici. Gözlerinizi açıp etrafa bakın, ama en çok kendinize dikkat edin. Sakın sevdiklerinizi saçma bahanelerle kendinizden uzaklaştırmayın. Etrafımı temizliycem derseniz o temizliğin sonu hiçlik. E bir de yalnız kalmanın nesi güzel? 

10 Temmuz 2014 Perşembe

Mutlu Pasta


 
Herkesin kendi ile ilgili fikri elbet vardır. Benimki biraz değişik. Ben kendimi çizgi film kahramanı olarak görüyorum, al yanaklı, yaramaz, meraklı ve hep bir macera peşinde. Hayatım boyunca en sevdiğim şeylerden biri etrafımı izlemek oldu, bu sebeple dikkatli ama bir o kadar da kızgın biriyim. Çünkü ben hep noktaları birleştirmeye odaklandım. İnsanların söyledikleri ve hissettikleri arasındaki farka çok dikkat ediyorum, bazen bu sebeple burnumdan dumanlar çıkıyor. Kendime ben oldum, süper biriyim diyemem.  Şu an geriye baktığımda, 30’lu yaşlarımın 20’lerden daha aydınlık ve parlak olduğunu görüyorum. Kendimle mücadelem devam etse de, daha sabırlı ve daha affediciyim. Kendimle barışmaya az kaldı da diyebilirim.

Bloğumun adının bulutlu olmasının güzel bir hikayesi var, onu ileriki zamanlarda paylaşacağım. Şu an tek söylemek istediğim, hayat zor bir o kadar da neşeli ve mutluluk dolu. Hep kağıtlara, günlüklere yazdım, kendimle konuştum, yazmanın aslında kendimi tanımak olduğuna çok eminim.

Bu bloğa olur da misafir olursanız, benden ufak bir tavsiye, yorulduğunuzu ve tükendiğinizi hissederseniz asla yerinizde oturmayın sizi en mutlu eden cafelerden birine doğru hızlıca yola koyulun. Kocaman bir tatlı söyleyin, hayat çok kısa, güzel zamanlar ise eşşiz.

 
Hoşgeldiniz,